Milli mücadeleyi yürüten kadronun işgaller karşısında protesto gösterilerinin düzenlemesine önem vermesi, "gösterilerin halk üzerinde birleştirici bir etki bırakmasının hedeflendiği" yargısıyla açıklanabilir.
Amasya Genelgesi'nde, "Ulusun geleceğini ulusun azim ve kararı belirleyecektir" hükmüne yer verilmesi, evrensel değerlere dayanarak "demokratik yönetime" geçmenin hedeflendiğini gösterir.
Amasya Genelgesi'nde Kurtuluş Savaşı'nın amaç, gerekçe ve yönteminin belirtilmesi, "genelgenin yeni Türk devletinin kurulmasını sağlayan temel bir belge olduğu" yargısını doğrular.
Kurtuluş Savaşı sürecinde, milli egemenliğin koşulsuz olarak gerçekleştirilmesi kararı alınırken, ulus egemenliği ile çelişen kararların da alınması, "ulusal birliğin sağlanmasına ve bağımsızlık savaşının kazanılmasına öncelik verildiği" yargısıyla açıklanabilir.
Amasya Genelgesi'nde "yurdun bütünlüğü ve milletin geleceği tehlikededir" hükmüne yer verilmesi, Kurtuluş Savaşı'nın "gerekçesinin" hazırlanmaya çalışıldığını gösterir.
Sivas Kongresi'nde, milli mücadeleyi yürütmek üzere Temsilciler Heyeti'nin kurulması, Anadolu Hareketi'nin kendi "hükümetini" kurduğunun bir göstergesidir.
Kongrelerde, Mebusan Meclisi'nin derhal toplanarak hükümet çalışmalarını denetlemesi gerektiğinin kararlaştırılması, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten kadronun "ulus iradesiyle birlikte hareket etmeye" önem verdiğini gösterir.
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına karar alabilen Temsilciler Kurulu'nun başına M. Kemal'in getirilmesi, "M. Kemal'in, ulusal mücadelenin önderi haline gelerek, savaşı tek elden yönetme imkanına kavuştuğunu" gösterir.
Balıkesir Kongresi'nde Batı Cephesi'nin kurulmasının kararlaştırılması, "silahlı direnişi destekleme eğiliminin" Anadolu'da giderek arttığının bir göstergesidir.
Erzurum Kongresi kararlarında, "Milli iradeyi hakim kılmak esastır." hükmüne yer verilmesi, "ulus egemenliğine dayalı demokratik bir düzenin kurulacağına koşulsuz olarak karar verildiğini" gösterir.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde "mandater yönetim" fikrinin reddedilmesi, "ulusal bağımsızlık" düşüncesinin milli mücadeleyi yürüten kadro tarafından koşulsuz olarak benimsendiğini gösterir.
Erzurum Kongresi mahalli hedeflerle toplanmasına rağmen ulusal kararların da alınması, "Amasya Genelgesi ilkelerinin kongre üyeleri tarafından benimsendiğini"gösterir.
Sivas Kongresi'ne katılacak delegelerin Müdafaa-i Hukuk cemiyetleri veya belediyeler tarafından seçilmesinin istenmesi, "ulusun kaderini belirleyecek kararların bağımsızlık yanlısı kişiler tarafından alınmasına çalışıldığı" yargısıyla açıklanabilir.
Kuva-i Milliye'yi tek merkeze bağlamak üzere Ali Fuat Paşa'nın Batı Cephesi komutanlığına atanması, Temsilciler Kurulu'nun bir "hükümet" gibi hareket ettiğini gösterir.
Erzurum Kongresi'nin ulusal sınırlarla ilgili kararının Misak-ı Milli'de de yer alması, Kongre kararlarının "ulusal hedefler" haline getirildiğini gösterir.
Kurtuluş Savaşı sürecinde farklı görüşteki kişilerin aynı kongre veya meclis çatısı altında toplanarak birlikte hareket etmesi, "bağımsızlık düşüncesinin birleştirici bir etki bıraktığı ve savaşın kazanılmasına öncelik verildiğini" gösterir.
Sivas Kongresi'nden sonra İstanbul'da hükümet değişikliği yapılması ve yeni yönetimin Temsilciler Heyeti ile görüşerek Mebusan Meclisi'nin toplanmasını kabul etmesi, "Anadolu hareketinin siyasal gücünün artması" temel alınarak açıklanabilir.
Erzurum ve Sivas kongrelerinde bağımsızlık ve milli egemenlik ilkeleri doğrultusunda "ulusal kararların" alınması, "bir meclis gibi hareket edildiğini" gösterir.