Osmanlı Devleti'nin, yükselme döneminde tüm iç ve dış sorunlarını kendi görüşleri doğrultusunda çözmesi, devletin ulaştığı siyasal güç temel alınarak açıklanabilir.
Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'da bir Ortodoks Kilisesi kurdurmasında, Avrupa Hristiyan birliğinin kurulmasını önleme isteği doğrudan etkili olmuştur.
Fatih Sultan Mehmet'in Rum ve Ermenilere ayrı kiliseler kurdurması, azınlıkların Osmanlıya karşı birleşmelerini önlemeye yönelik bir tedbirdir.
Osmanlı Devleti'nin Akkoyunlu ve Safevi devletleriyle karşı karşıya gelmesi, tarafların "Anadolu'da hakimiyet kurma" isteklerinin bir ürünüdür.
Fatih'in Sinop, Amasra ve Konya'yı alması, "Osmanlı Devleti'nin Anadolu Türk siyasal birliğini kurmayı bir devlet politikası haline getirdiği" yargısıyla açıklanabilir.
Başta Papalık olmak üzere Avrupa devletlerinin Cem Sultan Olayı'na müdahale etmesi, "Avrupalıların, Cem Olayı'nı kullanarak Osmanlı üzerinde siyasal baskı kurmak istedikleri" yargısını doğrular.
İspanya'daki Hristiyan engizisyon mahkemelerinin işkencelerinden kaçan Yahudilerin Osmanlı Devleti'ne sığınması, Osmanlı ülkesinin ezilen insanlar için güvenli ve hoşgörülü bir yer olduğunu kanıtlar.
Osmanlı Devleti'nin Hint deniz seferlerine gereken önemi vermemesi, "seferlerin öneminin ve denizaşırı gelişmelerin Osmanlılar tarafından yeterince kavranmadığı" yargısı temel alınarak açıklanabilir.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa'ya kapitülasyon hakları vermesi, Osmanlıların Avrupa siyasal birliğinin kurulmasını önleme siyaseti ile ilgili bir gelişmedir.
Osmanlı tarihinde belli yılların (dönemlerin) kişi adlarıyla anılmasının nedeni, bu kişilerin tarihin akışında rol oynamalarıdır.