Hindistan'da, "kast" sisteminden dolayı "hür, eşit ve kaynaşmış" bir toplum oluşmamıştır. Bu durum, sosyal sınıf farklarının, toplumda ortak bir kültürün gelişmesini önlediğini gösterir.
Anadolu'da bulunan ilk yazılı kaynakların Asur tüccarlarına ait ticari belgeler olması, "uygarlıkların etkileşiminde ticaretin önemli bir rol oynadığı" yargısını doğrular.
Yunanlılarda, sınıfsal ayrıcalıkları kaldırmaya ve ulus iradesini kurumsallaştırmaya yönelik toplumsal taleplerin artması, Yunan halkının "siyasal bilinç" kazanmış olduğu yargısıyla açıklanabilir.
Hititlerdeki Pankuş Meclisi, kralların devlet yönetiminde "danışma kurumuna" yer verdiklerini gösterir.
İlkçağ'da bazı kralların, ülkelerinde feodal beylikleri ortadan kaldırmaya çalışmaları, "merkezi devlet otoritesini koruma gereksinimi" temel alınarak açıklanabilir.
Hitit krallarının, zaferleri ile birlikte yenilgilerini de yazdırmaları, "tarafsız (objektif) tarihçilik mesleğine önem verdikleri" yargısını doğrular.
Urartularda, mezarların ev biçiminde yapılması ve ölüye ait bazı eşyaların mezarlara konması, hayatın ölümden sonra da devam edeceği inancının mimari ve sanat anlayışı üzerinde etkili olduğunu kanıtlar.
İlkçağ'da gerçekleşen bazı buluşların günümüz medeniyetinin oluşumu üzerinde de etkili olması, "tarihsel gelişimin sürekliliği" olgusu temel alınarak açıklanabilir.
Frigyalıların, tarım ve hayvancılığı korumak üzere çok sert yasalar çıkarmaları, "ekonomilerinin tarıma dayanması" temel alınarak açıklanabilir.
Romalıların, Latin alfabesini hazırlarken Fenike alfabesinden, güneş takvimini hazırlarken de Mısır takviminden yararlanmaları, "evrensel uygarlığın, kültürlerin karşılıklı etkileşiminin bir ürünü olduğunu" gösterir.